Totaliter bir devlet olan Panem, Capitol ve 12 bölgeye bölünmüştür. Her yıl her bölgeden iki genç temsilci, kurada seçilerek Açlık Oyunları'na katılmak üzere seçilir. Bu televizyon programı, eğlence ile birlikte geçmiş bir isyanın acımasız bir cezasıdır ve tüm Panem halkına yayınlanır. 24 katılımcı, diğer yarışmacıları elemek zorundadır ve Panem halkı bunu izlemek zorundadır. 16 yaşındaki Katniss'in küçük kardeşi Prim, 12. Bölge'nin kadın temsilcisi olarak seçildiğinde, Katniss onun yerine geçmeyi gönüllü olarak kabul eder. Ona eşlik eden erkek temsilci Peeta ile, daha büyük ve daha güçlü temsilcilerle karşı karşıya gelirler.
Film özetlemek yerine bayağı etkisinde kaldığım duygularımı aktarmak isterim. Deminde dediğim gibi reyting açlığını yani günümüzün açlık oyununu açık şekilde sunan ki bu aban göre harika tasarlanmış bir “oyun”.
Reyting ve adrenalin uğruna milleti hiçe sayan bir dünya düzeninde olduğumuzu, her şeyin ucuz bir reklam metninden ibaret olduğunu açıkça sunan ve bizlerinde bunlara bağlı birer “aç” izleyici olduğunu belirten bir film.
O kadar geniş yankı uyandırmış ki duyduğuma göre ölüm aşaması haricinde gerçeğe bire bir uyarlanacakmış.
Aslında bir diğer can acıtıcı noktada kitabı raflarda boy gösterirken kimsenin ilgisini çekmeyip filmle beraber satış rekorları kırması üzücü.
Tıpkı “Alacakaranlık” serisinin filmden sonra kitap kapaklarının değişmesi ve kitaplarının artması gibi üzücü ve can sıkıcı bir konu.
Neyse sözü daha fazla uzatmanın mektup havası tadında sunmanın anlamı yok.
İleride insan oğlunun bu “açlık” ile devam etmesi durumunda “teknolojiye açlığımızın” “adrenale açlığımızın” “modaya açlığımızın” “sınıf ve insan ayrımı açlığımızın” bize ne gibi zararlara yok açacağını açıkça sunan mutlak suretler her izleyici kesimini saran bir film.
Mutlaka ama mutlaka izlenmesini tavsiye ettiğim bir film.
Film özetlemek yerine bayağı etkisinde kaldığım duygularımı aktarmak isterim. Deminde dediğim gibi reyting açlığını yani günümüzün açlık oyununu açık şekilde sunan ki bu aban göre harika tasarlanmış bir “oyun”.
Reyting ve adrenalin uğruna milleti hiçe sayan bir dünya düzeninde olduğumuzu, her şeyin ucuz bir reklam metninden ibaret olduğunu açıkça sunan ve bizlerinde bunlara bağlı birer “aç” izleyici olduğunu belirten bir film.
O kadar geniş yankı uyandırmış ki duyduğuma göre ölüm aşaması haricinde gerçeğe bire bir uyarlanacakmış.
Aslında bir diğer can acıtıcı noktada kitabı raflarda boy gösterirken kimsenin ilgisini çekmeyip filmle beraber satış rekorları kırması üzücü.
Tıpkı “Alacakaranlık” serisinin filmden sonra kitap kapaklarının değişmesi ve kitaplarının artması gibi üzücü ve can sıkıcı bir konu.
Neyse sözü daha fazla uzatmanın mektup havası tadında sunmanın anlamı yok.
İleride insan oğlunun bu “açlık” ile devam etmesi durumunda “teknolojiye açlığımızın” “adrenale açlığımızın” “modaya açlığımızın” “sınıf ve insan ayrımı açlığımızın” bize ne gibi zararlara yok açacağını açıkça sunan mutlak suretler her izleyici kesimini saran bir film.
Mutlaka ama mutlaka izlenmesini tavsiye ettiğim bir film.
İyi Seyirler…
1
0